Skip Navigation Links

Bölücü başı, Terör ve Barış

İmralı Süreci devam ederken pek çok kesimin ağzından düşürmediği sihirli cümle “Herkes barış sürecine katkı versin” cümlesidir.

Gazete Köşesi   A+a-

26.2.2013
 
MEDYATİK BAKIŞ
 
Doğan Süslü
 
 
 
Bölücü başı, terör ve Barış
 
İmralı Süreci devam ederken pek çok kesimin ağzından düşürmediği sihirli cümle “Herkes barış sürecine katkı versin” cümlesidir. Kulağa hoş gelen bu cümle içindeki ‘Barış’ sözcüğü nasıl yaşama geçecektir? Hükümet, kritik süreci bahane ederek, örgütün başıyla yapılan görüşmeleri sürekli perdelemekte, gerek gördüğü konularda sadece çok yüzeysel bazı konu başlıklarıyla genel gündemi ya da kamuoyunu oyalamayı tercih etmektedir.
 
 
 
Bölücü terör 1984’de başladı
 
Ben konuyla ilgili yorumlara devam edeceğim ama önce 2012 yılı temmuz ayı resmi rakamlarına dayandırılan terör bilançosunu özet olarak sizlerle paylaşmak isterim. Milliyet Gazetesi Muhabiri Tolga Şardan’ın 16 Ağustos 2012 tarihli haberinde şu bilgiler var; “Bölücü örgütün, 15 Ağustos 1984’te Eruh ve Şemdinli baskınlarının ardından 28 yıldır devam eden çatışmaların bilançosu ortaya çıktı: Türkiye’de 72 bin 500 terör eylemi yaşandı, toplam 21 bin 800 bölücü etkisiz hale getirildi. 6 bin 500 sivil vatandaş, 5 bin 500 polis ve asker hayatını, Bin 500 köy korucusu şehit oldu.”
 
 
 
1400 örgüt üyesi yaralı yakalandı
 
Milliyet Gazetesi’nin haberi şöyle devam ediyor; “Operasyonlarda yaklaşık 203 bin şüpheli gözaltına alındı. 1984-2012 arasındaki dönemde polis ve jandarma kayıtları kullanılarak oluşturulan istatistiklerde Türkiye’de, 28 yıldır yaşanan terör ve çatışmanın boyutları ortaya çıktı. Milliyet’in ulaştığı bu bilgilere göre, başta Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri olmak üzere yurt genelinde 72 bin 500 terör olayı yaşandı. Askeri operasyonlarda ve çatışmalarda 21 bin 800 örgüt mensubu öldürülürken, bin 400’e yakın bölücü de yaralı yakalandı.”
 
 
 
5500 asker, 550 polis şehit oldu
 
Milliyet Muhabiri Tolga Şardan haberinde resmi rakamlara dayandırarak haberine “Terörle mücadelede, kırsaldaki askeri operasyonlar ile şehirlerde adli kolluk birimlerinin soruşturmalarında 203 bin kişi, ‘terör örgütü üyesi olmak’ iddiasıyla gözaltına alındı. Terör eylemlerinde 6 bin 500 vatandaş yaşamını yitirirken, 13 bine yakın vatandaş da yaralandı. Aynı dönemde, 550 polis, 5 bin asker şehit oldu. Olaylarda yaklaşık 5 bin 300 polis ile 12 bine yakın asker yaralandı. Bin 500 dolayında geçici köy korucusu ölürken, 2 bin 100 dolayında geçici köy korucusu ise yaralandı” şeklinde devam etmiş.
 
90’lı yılların bilançosu ağır
 
Gazeteci Şardan haberinin sonunu ise şu şekilde bağlamış; “Türkiye, en çok vatandaşını bin 549’la 1993’te teröre kurban verirken, 1994’te bin 86 vatandaş terör eylemlerinde yaşamını yitirdi. Askerlerin en çok şehit verildiği yıllar ise, 1994’te 793, 1993’te 564, 1995’te 533 olarak kayıtlara geçti. Emniyet teşkilatı 1992’te 93, 1991’de 56, 1993’te 51 polisi şehit verdi.”
 
 
 
35.300 insan yaşamını yitirmiş
 
Evet yaygın medyanın güçlü gazetelerinden olan Milliyet’in haberi aynen böyle. Görüldüğü üzere terör, sivil, asker, polis ve köy koruyucusu olarak 28 yılda 13.500 yurttaşımızı aramızdan almış. İnsani anlamda ölen diğer canları da esas alırsak 28 yılda 35.300 insan yaşamını yitirmiş. Bu arada Başbakan Erdoğan, 26 eylül 2012 tarihinde katıldığı Kanal 7 Televizyonundaki ‘İskele Sancak’ adlı TV programında 26 eylül 2012’ye kadar 2012 yılı can kaybı rakamlarını toplam şehidimiz 144. Şehit asker sayısı 107, Şehit Polis sayısı 24, Şehit Korucu 13, ölen vatandaşımız 29. Bu arada etkisiz hale getirilen terörist sayısı 239 kişidir” şeklinde açıklamış.
 
 
 
Siyasi mutabakat şart
 
Terör belasının ekonomik ve mali tablosu ise tam bir felaket. Köşe yazımı uzatmamak adına teröre harcadığımız para olayına girmiyor. Size özet olarak sunmaya çalıştığım bu acı tablo neticesi ‘Barış’ hiç te kolay değil. Bana göre İmralı ya da kısaca Barış süreci TBMM’inde enine boyuna ele alınmalı ve orada tüm siyasi partilerin mutabakatıyla olgun hale getirilmelidir. Terör belası ve Barış, kesinlikle hükümet ve devletin ilgili teşkilatlarının tek başlarına üstesinden gelebilecekleri bir sorun olmaktan çıkmıştır.
 
 
 
Genelkurmay eski Başkanı Başbuğ içerde yatarken
 
Hükümet, yerel ve genel seçimler, başkanlık sistemi gibi konuları göz önüne alarak bölücü örgüte taviz üstüne taviz verirse bunun altından kalkamaz. Binlerce şehit mezarında belki de tıpkı aileleri gibi huzursuzdur. Ülke genelinde İmralı Süreci’yle ilgili olduğu iddia edilen KCK tahliyeleri sürerken, diğer yandan da Silivri, Hadımköy Askeri Cezaevi ile ülkenin diğer bazı cezaevlerinde yatan yurtseverler, siviller, askerler, gazeteciler tutuklu ya da hükümlü olarak çile çekmekteler. Mevcut durum halk arasında “Vatanseverler içeri, bölücüler dışarı” olarak seslendirilmektedir. Türkiye Cumhuriyet’inin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme iddiasıyla Silivri’de yatarken, bölücülere ve bölücü başına verilecek tavizler 70 milyona nasıl izah edilecektir?
 
 
 
Adres, İmralı değil Ankara olmalıdır!
 
11 yıllık AKP iktidarını sürdürmek adına 90 yıllık Türkiye Cumhuriyeti , bölücü başının inisiyatifine ve örgütün üç beş çapulcusunun keyfine bırakılamaz. Barışın yolu 90 yıllık Cumhuriyete prestij kaybettirmekten değil aksine prestij kazandırmaktan geçer. Tarih gerçekleri yazacak, ateşle oynayanların siyasi ihtirasları eninde sonunda kendilerini yakacaktır. Elbette barıştan yana olmak gerekir ama Barışın kurallarını ağırlıklı olarak tespit eden ve arkasında duran devletimiz ve hükümetimiz olmalıdır. Kırmızı çizgilerimiz asla ve asla pazarlık konusu olmamalıdır. Sonuç alınacak adres de İmralı değil büyük milletin meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi yani Ankara’dır…
 

Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
 
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet