Skip Navigation Links

Hayırseverler Gerçekten Bizi Düşünüyor mu?

Hayırseverlik, eşitsizlik ve güç dağılımı sorunlarına çözümler bularak, sosyal sorunların temel nedenlerine yönelmektir.

Vahap Yüce

Gazete Köşesi   A+a-

Büyük işletmeler, kar amacı gütmeyen bir vakfa ya da şahıslara yapılan bağışlarla toplumun refahını artırmayı amaçlar.
Bağış meselesinde halkın aklında soru işareti kalmaması adına, yapılabilecek en doğru hareket, o bağışın kurum adına değil, bir isim üzerinden yapılması. Zaten makbul olan da bu. Sevindirici olan ise bunu yapan iş adamlarının çoğunlukta olması. Özellikle bölgemizde bu iş adamlarının sayısının fazla olduğunu görmek bizleri mutlu ediyor. Gerçekten toplumun refahını düşünen iş adamlarımıza buradan teşekkür etmeyi borç biliyorum.
 
Türkiye’de ultra zengin diyebileceğimiz şirketlerin sıklıkla bağışlar yaptığını biliyoruz. Bu şirketler okul, cami, hastane, kütüphane gibi kamu yararı sağlanacak bağışlarla adlarından söz ettirebiliyorlar.
 
Burada önemli bir nokta var. Bazen bu bağışların yapılış amaçları farklı olabiliyor. İnsanlığın ve vicdanın bu denli kirlendiği bir dünyada içleri hırstan körelmiş, gözleri paradan ve itibardan başka hiçbir şey görmeyen varlıkların olduğunu kabul etmeliyiz. İşte her an aramızda olan bu kişiler, bağış adı altında vergiden kaçmakta ve yasanın tüm açıklarını değerlendirmekteler.
Bahsettiğim şey çok büyük çapta bir hayırseverlik. Bu zenginlerin, paralarını kendilerinin de işine yarayacak şekilde dağıtmasından bahsediyorum. Özel vakıflara yatırılan paralar, STK’larla ortak yatırımlar ve kamu yararına yapılan kurumlardan bahsediyorum. Tüm bunlar zenginlerin çok daha az gayrimenkul ve vergi ödemelerini sağlıyor.
 
Türkiye’de en zengin 500 iş adamı, ülkedeki 80 milyon kişinin toplamından daha büyük servete sahip. Ve işadamlarının bu servetlerinin peşine düşmeyelim diye bu tür bağışlar görmemiz pek de olağan dışı değil.
 
Bu zenginlerin nasıl para kazandığıyla ilgili birçok komplo teorisi üretiyoruz. Hatta bununla ilgili çok güzel bir lafımız da var: “Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.” Ancak bu paraları dağıtma şekillerini neredeyse hiç önemsemiyoruz. Önemli olan nokta burası. Çünkü çok büyük paralar kazanarak servet sahibi oluyorlar ve bağış yaparak bu zenginliklerini meşru hale getiriyorlar.
 
Yapılan bağışlar televizyondan izlediğimizde harika görünüyor. Dünyamızı güzelleştirmeye çalışan zenginleri izliyoruz. Ancak zenginler gerçekten de insanların hayatlarına dokunuyorlar mı? Ve bizler onları zengin yaparken, vazgeçtiğimiz tüm güzelliklere değiyor mu? Bundan pek emin değilim. Çünkü bu insanları biraz yakından incelediğimizde ortada büyük bir sıkıntı görüyorum.
 
Hayırseverler ceplerine para sıkıştırdıkları bazı gazetecileri de yanlarına alıp, bunu insanlara çok güzel servis edebiliyorlar. Medyada bu paralar sorgulanmadığında, hatta bu insanlar iyilik meleği olarak gösterildiğinde, zenginlerin hesap vereceği kimse kalmamış oluyor. Zaten vergi ödememek için anayasanın tüm açıklarından faydalandıkları için, yasal olarak hesap verecekleri kimse de olmuyor.
 
Gelir eşitsizliğinden kaynaklı sorunlar ele alındığında onların bahanesi çok açık. “Benim vakıflara yaptığım yatırım, vereceğim vergiden çok daha fazla” diyebiliyorlar. Peki bu vakıflar dünyamızı ne kadar güzelleştirdi sizce? Bu bağışlarla yapılan öğrenci yurtlarında avantajlı olan öğrenciler miydi, yoksa o binayı yapan müteahhitler mi? Ya da verilen burslar kaç tane yardıma muhtaç öğrenciye ulaştı dersiniz? Şu bir gerçek ki, kendi mesleğinizde çok başarılı olabilirsiniz. Ancak bu, her alanda başarılı olacağınız anlamına gelmez. Ya da tüm seçimlerinizin doğru olacağı anlamına gelmez. Tüm bunlar ele alındığında eğitim sistemindeki eşitsizliği çözmek, bir holding sahibinin işi değil.
 
Tekrar belirtmem gerekir, her hayırsever potansiyel vergi kaçakçısı değildir. Tüm kalbiyle toplumun refahını yükseltmek adına vakıflarla çalışan, hiçbir kar amacı gütmeyen ve yardıma muhtaçların yüzünü gerçekten güldüren iş adamlarına hiçbir lafım yok. Onlar her övgüyü hak ediyorlar. Benim derdim devleti ve insanları aciz görenlerle…
 
Sonuç olarak, zenginlerin paralarını nasıl kullanmak istediklerine engel olamayız ancak akılsız değiliz. Her zaman zengin insanlar ve bağışlanacak paraları olacak. Ancak rızamız olmadan bizi bir kalıba sokmalarına izin vermemeliyiz. Dünya üzerinde bu kadar çok parası olanlar oldukça bizim söz hakkımız kalmayacak. Bunun tek çözümü, en baştan bu kadar zengin olmamaları. Yani yasal boşluklar kapatılmalı ve vergi denetimleri sıklaştırılmalı. Yoksa ömür boyu onların bizi kurtarmalarını bekliyor olacağız…
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
makale kategorileri
ramazan bayrami 
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet