Skip Navigation Links
Enerjisa-Toroslar

ŞİDDETİN CİNSİYETİ

Yüzyıllardır devam eden ve özellikle 2005’ten bugüne sık sık basına yansıyan kadarıyla hepimiz biraz haberdarız kadına şiddetten.

Av.Gizem ELMACA SÖNMEZ

Gazete Köşesi   A+a-

Peki ya kadına şiddet denilince aklımıza gelen nedir? Sadece fiziksel şiddet mi? Yoksa duygusal ya da cinsel şiddet de var mıdır? Maalesef kadına uygulanan şiddet fiziksel olabileceği gibi duygusal, cinsel, ekonomik ve hatta izole etme şeklinde olabilmektedir.

Fiziksel şiddet; bir kadının her an maruz kaldığı bir şiddet çeşididir. Emniyet Genel Müdürlüğünün yaptığı bir araştırmaya göre evli üç kadından biri mutlaka şiddet görmekte olup bu veriler de bizlere ülkemizde yaklaşık 4 milyon evli kadının şiddete maruz kaldığını göstermektedir.

Duygusal şiddet olarak adlandırdığımız şey ise; kadını küçümsemek, aşağılayıcı sözler söyleyerek özgüveninin yitirilmesini sağlamak ve hatta kendini hasta hissetmesini sağlamak şeklinde olabiliyor.

Cinsel şiddet; kadının isteği ve onayı dışındaki her türlü istek, talep ve davranışta bulunmak suretiyle gerçekleşiyor. Özellikle son günlerde artış gösteren bu şiddet türü, dünyada da yaygınlaşmaktadır. Her 5 dakikada bir kadının şiddet gördüğü şeklindeki veriler de bize bunu açık bir şekilde göstermektedir. Özellikle çok fazla gelişme gösteremeyen toplumlarda kadın, eşi tarafından maruz kaldığı cinsel şiddet türünü şiddet olarak görmemektedir

Ekonomik şiddet ise ekonomik kaynakların ve paranın kadın üzerinde bir yaptırım, bir tehdit ve kontrol aracı olarak kullanılması şeklindedir. Kadının çalışmasına ya da işinde ilerlemesine engel olmak; maaşına gelirine el koymak ya da kadının parasını alkole, kumara yatırmak şeklinde olabilmektedir.

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi - 121. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısında, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 13 ülke tarafından imzalandı. Sözleşmeye ilk imzayı Türkiye atmasına rağmen kadına yönelik şiddet oranı Dünya ortalamasının ne yazık ki üzerindedir. Ülkemizde özellikle aile içinde ve “namus-töre” adına işlenen kadın cinayetleri artık herkesi isyan ettiren boyutlara gelmiştir. Kadın cinayetleri en temel insan hakkı olan “yaşama hakkı” karşısında ciddi bir tehdittir.

21. yüzyılda olmamıza rağmen kadına şiddetin hala toplumsal bir sorun olarak gündemde olması insanlık adına büyük bir ayıp ve ilkellik belirtisidir. Ülkemizde bu sorunla ilgili yapılan birçok düzenlemeye rağmen bu sosyal sorun varlığını sürdürmektedir.

Her şeyden önce şiddet karşısında kadının yalnız kaldığı bilinmelidir. Bu nedenle toplumsal farkındalığın kararlılıkla geliştirilmesi gerekir. Daha öncesinden ise toplumsal cinsiyet rollerine dayalı eğitim sisteminin insanı merkezine alacak şekilde düzenlenmesi önemsenmelidir. Ülkemizde kadına yönelik şiddete dayalı her yaş ve düzeydeki bireylere duyarlılık kazandırıcı programlar geliştirilmelidir. İnsanlar bilinçlendirilmeli, şiddete maruz kaldığı takdirde nereye başvuracağına ve haklarına dair bilgi verilmelidir. Şiddete maruz kalan kadınların sessizliğini kırmak için sivil toplum kuruluşlarının daha fazla katılım sağlamaları gerekmektedir. Genel olarak toplumun eğitimin düzeyinin yükseltilmesi gerekir böylece şiddet daha aza indirgenebilir fakat bu uzun soluklu bir girişimdir ve zaman gerektirir. Şiddet öğrenilen bir davranıştır bu nedenle kitle iletişim araçlarının (televizyon gibi.) şiddeti öğretici davranışları engellenmelidir. Şiddeti önleyici ve insanları bilinçlendirici yayınlar yapılması gerekmektedir.

Yasal düzenlemelerin yaşama aktarılmasında, şiddet uygulayanlara uygulanan yaptırımlar konusunda da samimi ve caydırıcı olunmasına ihtiyaç vardır. Türkiye’de kadın sığınma evlerinin sayısı oldukça azdır, var olanlar ise devletin desteğini göremediği için oldukça güç durumlarda çalışmaktadır. Bu nedenle kadın sığınma evlerinin arttırılması gerekmektedir.

Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda üzerinde durulması gereken en önemli konu belki de kadının toplum içinde sosyal-ekonomik statüsünün artırılmasına yönelik çalışmaların yapılmasına ağırlık verilmesidir.

Kadının kurtuluşu ve özgürlüğü onun son durağıdır. Bazı kadınlar için maalesef ölüm son durak ve kurtuluş olurken, bizlere düşen kadınların bu karanlık sondan kurtulabilmelerini sağlamaktır, ellerinden tutup birlikte aydınlığa doğru yürüyebilmektir.

 
 
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
makale kategorileri
öne çıkanlar