Skip Navigation Links

Kibir alametleri

Başka insanların yanında oturmasını istememek ve hoşlanmamak, hastalarla ve yaşlılarla birlikte oturmaktan kaçınmak, kullanılmış elbisesini tekrar kul

Gazete Köşesi   A+a-


  30.7.2013
 
 MEDYATİK BAKIŞ
 
  Doğan Süslü
 
  İletişim: 0 532 728 45 53
 
 
 
  Kibir alametleri
 
  Başka insanların yanında oturmasını istememek ve hoşlanmamak, hastalarla ve yaşlılarla birlikte oturmaktan kaçınmak, kullanılmış elbisesini tekrar kullanmaktan hoşlanmamak, fakir insanların davetlerine icabet etmemek ve zengin insanların davetlerini tercih etmek, bir meclise girdiğinde oradakilerin ayağa kalkmalarından hoşlanmak, bir yere girerken arkadaşının kendinden önce girmesine surat asmak, selam vermek yerine selam beklemek, doğru sözü ve haklı eleştirileri kabul etmeyip tartışmaya girmek, kusurunu kendisine anlatarak düzeltmeye yardım etmeye çalışanları düşman ilan etmek kibir alametleridir.
 
 
  Konuşanın sözünü keserler…
 
  İnsanın kibirli olması, içsel güçlerini kullanma performansını düşürecektir; çünkü kibirli insan tüm enerjisini kendini başkalarından üstün göstermeye harcayacaktır ve bunu yaparken de içsel güçleri zayıflatacaktır. İçsel güçlerin zayıflaması ise kişinin başarıyı yakalayamamasına sebep olacaktır.
Kibirli insanlar, kendilerine verilen nasihatlerden hoşlanmazlar. Ya konuşanın sözünü keserler ya tartışırlar ya da oradan uzaklaşırlar.
 
 
 
  Kibrin emrinde hareket eder
 
  Karşısındaki insanın yanıldığını ve haksız olduğunu söylerler. Kibir, sahibine sadece kendi düşüncelerini önemsemeyi ve diğer insanlarla istişare yapmamayı söyler. İnsanın kalbine az da olsa kibir bulaşması, kişinin insanlık seviyesini azaltır, düşüncelerini, aklını bulandırır.
 
  Sosyal bir varlık olan insan, nefsinin esaretinden kurtulmakta zorlandığı ve hatta çoğunlukla esiri olduğu için, kibirli davranışlarda bulunur. Zira hemen her konuda insanlar, birbirlerine karşı bir üstünlük savaşına girmiştir. Kibirli insan bu üstünlük savaşını kazanmayı başarı sayar. İçsel güçlerini kullanmak yerine kibrinin emrinde hareket eder.
 
 
 
  Abdal yürür…
 
  Tevazu sahibi insan övülmüş, tevazu göstermeye çalışan insan ise yerilmiştir. Tevazu sahibi olmakla tevazu göstermek farklı olduğu gibi, kibirli olmakla kibir göstermek de farklıdır. Kibirli insana karşı tevazu eden insan, kendine haksızlık etmiş olur. Kişinin tevazuda aşırıya kaçması da yine haksızlıktır; çünkü aşırı tevazu, dalkavuklukla eştir.
 
Hoca bir söyleşi sırasında;
 
 
 
  "Ee arkadaşlar, biz de erenlerdeniz!" demiş.
 
 
 
  Densizin biri Hoca'yı güç duruma düşürmek için;
 
 
 
  "Öyleyse Hoca Efendi bir keramet göster de görelim. Mesela şu dağı çağır, ayağına geliversin!" demiş.
 
 
 
 Hoca hiç bozuntuya vermeden üç kez:
 
 
 
 "Ey dağ, ya mübarek dağ, yanıma gel!" diye seslenmiş.
 
 
 
Tabii, dağda kımıldama olmamış. Adam sormuş:
 
 
 
"Ne oldu Hoca, dağ oralı bile değil?"
 
 
 
Hoca dağa doğru yürürken şu cevabı vermiş:
 
 
 
"Biz kibirli kişiler değiliz, dağ yürümezse abdal yürür!"
 
 
 
  Kibirden uzaklaşmak demek, içsel güçlerin gelişimine fırsat vermek demektir. Başarı avcılığında ise kibir insanın elinde patlamaya hazır bir tüfek gibidir.
 
 
 
  Dengeli ve bilinçli tevazu
 
 
 
  Tevazu, kibrin tersi ve ilacıdır. Tevazu, kendinin farkında olmak ve kendini hiç kimseden üstün görmemektir. Kibir ne kadar kötü ve sakınılması gereken bir zaafsa, tevazu da o kadar iyi ve yaklaşılması gereken bir özelliktir. Kibir, iyiliklerin önünde bir engel iken, tevazu ise iyiliklerin anahtarıdır. Tevazu beğenilen, tavsiye edilen ve takdir edilen bir özellik olmasına rağmen, sınırı çok iyi ayarlanmalıdır. Kişinin kendi şahsiyetini ortadan kaldıracak ve rencide edecek kadar aşırıya kaçtığı davranışlar tevazu değildir. Tevazuda aşırıya gitmek, insanı zillet ve meskenete düşürür. Mütevazı olmak adına kibre, adice davranışlara, hakaretlere razı olmak ve göz yummak bir erdem değildir. Dengeli ve bilinçli bir tevazu sahibi olmak gerekir.
 
 
 
  Yine aynı Ömer’in
 
 
 
  Bir gece halifenin yanında bir misafiri vardı. Kandilin yakıtı tükenmişti.
 
 
 
  Misafir dedi ki:
 
 
 
- Hizmetçiyi uyandıralım da kandilin yağını koyuversin.
 
 
 
- Hayır, bırak onu uyusun. Ben ona iki ayrı işi yaptırmak istemem.
 
- Öyleyse ben kalkıp kandile yağ koyayım.
 
 
 
- Olmaz, misafire iş gördürmek yiğitlikten sayılmaz
 
 
 
- Kendisi kalktı, kandilin yağını koyup yerine döndü ve şöyle dedi:
 
 
 
- Ben kalkıp iş yaparken de Ömer'dim; gelip oturdum, yine aynı Ömer'im.
 
Kaynak:www.sayginnlp.com
 
 


Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
 
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet