Skip Navigation Links
Enerjisa-Toroslar

BOP'un Eşbaşkanlarından Biri.

  Adam mikrofonu eline alıyor, büyük bir gururla açıklıyor kamuoyuna, “Biz BOP’un, yani genişletilmiş Ort

Gazete Köşesi   A+a-

 

Adam mikrofonu eline alıyor, büyük bir gururla açıklıyor kamuoyuna, “Biz BOP’un, yani genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesinin eşbaşkanlarından biriyiz, bize bu görev verildi, biz bu görevi yapıyoruz!” diyor, kameralar kaydediyor ve bu zat bu işi bugüne kadar tam 34 kez yapıyor.
Yani Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı orta yere çıkıp pervasızca, fütursuzca “ben başka bir ülkenin görevlisiyim!” diyebiliyor ve bu kişi halen Başkanlık koltuğunda oturuyor, oturabiliyor. Oysa yalnızca bu sözleri bile “vatana ihanet” kapsamında olduğu halde kimsenin kılı kıpırdamıyor, Yargıtay Başsavcısı suspus oturuyor, (medya saldırısı korkusundan olsa gerek) tık yok!
1920 yılında kabul edilen Hıyanet-i Vataniye kanunu vatana ihanet suçunu işleyeceğini bilen Turgut Özal tarafından ortadan kaldırıldığından vatana ihanet suçu diye bir suç şu anda kanunlarımızda mevcut değil. Türk Ceza Kanununda “ülke topraklarını başka bir ülkeye” diye başlayan birkaç madde var ama onlar da yetersiz, zaten bu maddelerle dava açabilecek savcı bulmanız neredeyse imkansız, anayasa değiştirilip Hakimler ve Savcılar Kurulu da teslim alınınca hepten imkansız olacak.
Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk bant yayınında Tayyip Erdoğan’ın bu sözlerini duyunca şoklara girmiş ve “Bu bir anayasa suçudur. Bu zat resmen başka bir ülkenin, ABD’nin görevli elemanı olduğunu söylüyor, olamaz!” diye isyan etmişti. Cindoruk gözlerine ve kulaklarına inanamamıştı.
Halbuki Recep Tayyip Bey bu yöndeki açıklamalarını tam tamına 34 ayrı yerde gururla yapmıştı.
Sonra birden ne olduysa RTE Hazretleri orta yere çıkmış, “Ellerinde bir kağıt, çıkmışlar ortaya, BOP eşbaşkanı imişim diyorlar, ispat etsinler, ben her şeye varım! (Ne demekse)” demiş, daha da ileri giderek, “Bunları söyleyenler şerefsiz ve namussuzdurlar!” diyebilmişti bizim hayretten, “Bu kadarı da olamaz!” şeklindeki fal taşı gibi açılmış gözlerimizin önünde…
Biz gazeteciliğe başladığımızda bantlı teypler vardı, çok ağır olduğu ve bir ton işlem gerektirdiği için kullanamazdık, kamera filan ise hak getire. Buna rağmen ben bir tek politikacının verdiği röportaj veya açıklamadan sonra bizleri yalancılıkla suçladığına tanık olmadım. Yani bizim elimizde kamera ve ses kaydı yoktu, elle not tutuyorduk, ama kimse “lafını yemiyordu”. Halbuki ortam kıvırtmaya pek müsaitti, çünkü inkarı ispatlayacak kanıtımız yoktu ama kimse tükürdüğünü yalamazdı!
Burada vatandaş kamera ve mikrofon önünde defalarca yabancı bir ülkenin görevlisi olduğunu vurguladıktan sonra ortamı tehlikeli görünce bir anda çark ediyor, kendi sözlerini kendisine hatırlatanları “şerefsiz ve namussuz” diye suçlayabiliyordu.
Yüce Allahım, senin uzattığın her şeyi; bırak inansı, dağı, taşı, kayayı, ağacı, her şeyi saygı ve hayranlıkla izlerim, senin yüceliğine bir kez daha, bir kez daha iman ederim ama bu biraz fazla değil mi, affına sığınarak soruyorum…
Size gelince sevgili yurttaşlarım, böyle bir başbakanın anayasa değişikliklerine “Evet” verilir!!!


 

Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
öne çıkanlar