Bölge ekonomisinin can çekişmeye başladığı bir dönemde farklı görüşler ortaya çıktı. Piyasalarda gerçek bir krizin olmadığı ve fırsatçıların kriz edebiyatı yaptığı yönündeki iddiaları ciddiye almak mı lazım diye düşünmeden edemiyor insan..
Kriz gerçekten fırsat oldu ama tüketici için fırsat oldu bana göre. Alış-veriş için en uygun dönem olduğunu düşündüğüm bugünlerde evden çıkıp ihtiyaçları almak zamanı. ÖTV, KDV ve daha bir çok indirim fırsatı kaçırılmamalı ve piyasalara hareket getirilmeli.
Dillere dolanmış bir kriz edebiyatıyla hiçbir yere varılamaz. Binlerce insanın işini kaybetmemesi için imkanlar dahilinde çarşıya çıkmak ve en azından zorunlu ihtiyaçları almak lazım. Aksi takdirde piyasalarda para dönmemesi halinde de gerçekten içinden çıkılmaz bir krizin içinde kendimizi bulabiliriz.
Tüm sektörlerin harekete geçmesi için çok gerekli olduğunu düşündüğüm "Kriz Varsa Çare de Var" kampanyasını sonuna kadar desteklemek lazım.
Alış-verişe yönelmek lazım imkanlar dahilinde ama aynı zamanda çalışanların da işverene destek olması ve zor günleri de el ele atlatması önemli.
Ekmek yediği kapının sahibiymiş gibi çalışmayan, her fırsatta kaytaran, sorumluluklarını yerine getirmeyen, sıkıntılı bir dönemde işverenini yalnız bırakan, şirket sırlarını rakiplerle paylaşan yani patronunu sırtından vuranı hiç kimse affetmez.. Son dönemlerde bu tip olaylara tanık olduğum için özellikle bu konuya değinmek istedim.
Eğer böyle bir durum varsa, patronlar için ‘Sil baştan başlamak’ o kadar da zor olmaz diye düşünüyorum. Personeli işten çıkarıp gerçekten işini iyi yapacak birilerini bulmak o kadar da zor değil bu dönemde.. Ki, işsizlik bu kadar büyümüşken, üniversite mezunları dahi “asgari ücrete ne iş olsa yaparım” derken bu dönemde hiçbir çalışan, “ben olmazsam hiçbir iş yürümez veya benim yerim doldurulamaz” demek lüksüne sahip değildir. Unutulmasın ki, yeri doldurulmayacak adam yoktur. Sıkıntılı bir dönemi atlatmak, alış verişe yönelip ihtiyaçları alıp piyasalara hareket kazandırmakla mümkün olabilecekken, işverenlerin de mevcut durumları eğer hantal bir yapıysa hemen bunu değiştirerek, zıpkın gibi, işini iyi yapan, ekmeğine sadık bir kadro kurması o kadar da zor değildir.
İş dünyasında başarısızlıklar bazen tesadüf değildir. Hantal bir yapı var ise iş yerinde, işler yürümüyor ve bir şeyler sürekli ters gidiyorsa, işverenin kriz döneminde dahi tedbir alarak işlerini yoluna koyacak bir kadro takviyesi veya revizyonu yapması da önemli bir çözüm önerisidir.
İşlerin kötü gitme nedenini siyasette ve hükümetlerde aramak da her zaman kabul görmeyen bir düşünce şeklidir.
Biraz da kendimizde sorun aramak ve işyerimizi, çalışanlarımızı, ticari ve özel ilişkilerimizi gözden geçirmek gibi bir sorumluluğumuz da var. Oturduğumuz yerde hükümetlerde kusur bulmak, kriz ve işsizlik edebiyatı yapmak doğru değildir. Tabiki siyasetin, ekonomiyi yönetenlerin, hükümetlerin bir sürü kusuru sonrası piyasalarda yaşanan krizler fazlasıyla yaşanmıştır. Amma… Bu kez kel, ilacını kendisi bulacak.. Birilerinin gelip de piyasalarımızı canlandırmasını beklemeyeceğiz.. Sizlerle paylaştığım cümleler arasında kendileri çözüm üretmesi mümkün olmayan sektörler var. Ben, çarşı esnafının durumundan bahsediyorum. İhracatla ayakta duran, iç piyasayla işi olmayan firmaların yaşadıkları, tümüyle global ekonomik krizin yarattığı etkilerdir.
Hizmet kalitemiz, fiyat politikamız, işyerinin vizyonu, sunum şekli ve müşterinin beklentilerine ne kadar cevap verildiği de sorgulanması gereken önemli hususlardır.
Tabi ki görüşlerim herkes tarafından kabul görmeyebilir.. Yaptığım değerlendirme tümüyle objektif araştırma ve sorgulama sonrası ortaya çıkmıştır. Biz gazeteler de ticari birer kurumuz aynı zamanda.. birebir işin içinde olarak, ve oyunun bir parçası olarak kaleme aldım.
Hoşçakalın
 

Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!