Skip Navigation Links

Her şey bir hayal ile başladı.

'Başarımızdaki felsefenin temelinde sanayileşmiş, kültürlü ve güçlü bir ülke oluşturabilme anlayışı yatmaktadır.'

Gündem   A+a-

iles/image/cansan%20B.JPG" />
MARDİN’DEN PAYAS’A UZANAN İŞADAMI M. EMİN CAN’IN BAŞARI ÖYKÜSÜ
 
Her şey bir hayal ile başladı…
 
 
 
“Başarımızdaki felsefenin temelinde sanayileşmiş, kültürlü ve güçlü bir ülke oluşturabilme anlayışı yatmaktadır.
O zaman bu ülkedeki bütün çocukların hayatları garanti altına alınmış oluruz. Hiç bir fabrika, işletme bizlerin değildir. Hepsi milletindir. Biz bu felsefe üzerinde başarıya ulaştık. Özü budur.”
“Türkçeyi zor konuşan, okuma yazma bilmeyen ve daha sonra askerlikte öğrenen gayretli kişiliğe sahip babam, inanın tüm matematiksel hesapları zihinden yapardı. Matematik öğretmenlerinin bile o kadar hızlı ve pratik hesap yapabileceğini sanmıyorum. Hiçbir hesaplamada da şaşırmıyordu. Onu hayranlıkla izler ve ondan etkilenirdim.”
“Yakaladığımız büyüme rakamları hayallerimizin de çok üstündeydi. Bu hızlı gelişme karşısında kendi kendime; ‘ Neden hala buralardayım’ diye düşünmeye başladım. İlerlemek, büyümek ve dar imkânlara sahip bölgemin dışına çıkmak istiyordum. Kararımı verdikten sonra da harekete geçtim. Sonunda demirin merkezi olan bölgeye Payas’a geldim.”
“Tüccarlıkla sınırlanan yaşam felsefemi aşmam gerekiyordu. Tek çare de üretim tesisi kurmak, insanlara iş olanağı yaratmak, yüzümüzü dünyamızın gelişen yönüne çevirmek gerekiyordu. Bu düşüncelerle hareket ederek 2009 yılının 6. ayında da Osmaniye OSB’de henüz bitirilememiş ve öyle bekleyen bir haddehane tesisini satın aldık. Şirketimizin Osmaniye şubesini kurduk. 2011 Şubat ayında da Cansan Metalürji Çelik Üretim ve Haddeleme tesisimizin temelini attık.”
“Yatırımlarımızı sürdüreceğiz. Bu işin sonu yok. Piyasalar ne istiyorsa, neye ihtiyacı varsa ona yöneleceğiz. Sanayiciliğe soyunduysanız duramazsınız. Yatırım yaptıkça keyif alıyoruz. “
“Dünyanın hala çeliğe aç olduğunu düşünerek yatırımlarımızı gerçekleştiriyoruz. Üreteceğimiz yarı mamullerimizi önce bölgemiz sanayicilerimizin ihtiyaçlarını gidermek için kullanacağız. Ardından da ülkemizin diğer bölgelerindeki sanayicilerimizin ve dış ülke sanayicilerin taleplerini karşılayacağız. “
“Cansan şirketimiz, tüm ekibiyle çıtasını, hedeflerini büyük tutarak geleceğe doğru yürümeye devam ediyor. Marka bilinirliği olma yolunda hızla ilerliyor. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde Türkiye’nin 500 Büyük firma sıralamasında ilk 50 içerisinde yer alacağımıza inanıyorum. Tesislerimiz devre girdikten sonra hedeflerimize belirlediğimiz bu süreçten daha önce ulaşacağımıza inanıyorum.”
 
“Tabiî ki okuyamamak benim kalbimde de ince bir burukluk yaratıyor. En azından üniversitenin herhangi bir bölümünü okumak isterdim. Özellikle de günümüzde eğitim çok önemli bir hale gelmiştir. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bakıldığında bile o ülkenin eğitime verdiği önem açıkça görülecektir. Birçok ülke ve kişi elde ettiği imkân ve başarıyı eğitime borçludur. Eğitim insanın bilerek düşünce üretmesine ve yaratıcılığa yönelmesine imkân verir. İnsanın kafasındaki kalıpları kırmasına ve dünyaya daha esnek ve geniş açıdan bakmasını sağlar.”
“Mutluluk sadece para kazanmak ya da bir yerlere gelmekte değildir. İnsanlar size güvenmedikten, saygı duymadıktan sonra dünyanın en zengin insanı olsanız neye yarar? Unutmayın ki başarı merdivenlerini çıkmak çok zordur fakat inmesi o kadar kolaydır ki, göz açıp kapatıncaya kadar kendinizi aşağılarda bulabilirsiniz.”
“Bana göre, insan hayatında başlangıç ve sonlanma noktaları vardır. Sona geldiğinizde geriye dönüp bakarsınız. ‘Önce kendim, sonra çevrem, daha sonra da ülkem için ne yaptım?’ sorularına cevap vermek gerekir. Kişi yapacağı iş de bütün bu sorulara yanıt verebilmelidir.”
“Başkalarının bizimle ilgili düşüncelerini o kadar çok önemsiyoruz ki, endişelerimiz hareketlerimizi engelleyen bir korku haline geliyor. Korkularımız da hayallerimizin çok uzaklarda olduğunu zannetmemize yol açıyor.”
 
Zaman zaman hayatımızdaki koşullardan şikâyet ederiz. İş, aile ya da özel hayatımızdan. Hep bir şeylerin değişmesini bekleriz. Oysaki o koşulları değiştirmek bizim elimizde. Ama maddiyat belimizi büküyor dediğinizi duyar gibiyim. Bazen koşulları değiştirmek için paraya ihtiyaç olmuyor. Ne yapmak gerektiğini bilmek için daha iyisinin ne olduğunu öğrenmek gerekli. Belki doğduğumuz, büyüdüğümüz, ailemizin yaşadığı yerlerden çıkarak başka şehirlere gitmemiz gerekiyor. Birçok girişimcinin hayatında da başarılı olmasının dönüm noktası, doğduğu yeri terk etmesi olabiliyor. Tabi bütün bunlar için ihtiyacımız olan öncelikli şey de cesarettir.
Bizim de bu sayımızın ‘Başarı Öyküsü’ sayfalarında ağırlamaya karar verdiğimiz M. Emin Can’ın hayatı da böyle bir örnek. 2003 yılında başarı çıtasını daha yukarılara taşımak için gurbete çıkan M. Emin Can, doğduğu ve büyüdüğü kent olan Mardin’in Kızıltepe İlçesi’nde ağabeyi Mehmet Baki ile birlikte demir çelik ürünlerinin pazarlamasına yönelik kurdukları Cansan isimli limited şirketlerinin şubesini Hatay’ın Dörtyol İlçesi Payas beldesine gelerek faaliyete geçirdi. Boş ofis, bir masa, bir sandalye bir de telefonu vardı.
Payas’ta tuttuğu küçücük büroda kendi başına hayat mücadelesine başladı. Pazarlamasını yaptığı demir ürünleri satışını Türkiye’yi kapsayan büyük toptan ticarete dönüştürdü. İş hızlı büyüyünce de üretime yöneldi ve Osmaniye OSB’de aldığı 78 bin metrekare alan içerisine metalürji fabrikasını inşa etti.
Mardin’de babalarının ortaklı olarak 50 metrekarelik bir dükkânda işe başladığında küçücük yaşına rağmen, o zamanlarda büyük bir fabrika kurmayı hayal ettiğini ve hayallerinin bugün gerçek olduğunu anlatan Emin Can, “ İleride işimizi genişleterek büyük bir fabrika kurmak hedefimdi. İlk olarak bölgede işler yapmaya başladım. Her geçen gün işlerimin ilerlemesi ile ülke geneline de yayıldım. Sektörde de güvenirliliğimizden dolayı işbirliği yapılmak istenilen ve aranan markalar arasında yerimi aldım” ifadelerini kullanırken şimdi zirveye oynadığını vurgulamayı da ihmal etmedi.
Zenginliğini sergilemeden yaşamayı seven, genç yaşlarda patronluğa geçen, eğitimle ilgili yatırım ve projelerden zevk alan işadamı Emin Can için en büyük mutluluk kazandıklarını sosyal projelere harcamak
Babasının yanında yaptığı çıraklıktan, demir çelik sektörü devleri arasında yerini alabilme adına verdikleri mücadeleden ve geldikleri noktadan gurur duyduğunu söyleyen Can, başarı ve mutluluk hakkındaki görüşlerini bizlerle paylaşırken, başarıya giden yolda çocukların ayakta durmayı erken yaşta öğrenmesinin önemine değindi, mutluluğu ise kazanmaktan çok vermek olarak tanımladı…
Saatler süren keyifli sohbetimiz sırasında bir kez daha anladım ki, bir işe başlamak için öncelikle ne istediğini bilmek gerekiyor. Hayattan ne istediği bilen insanlar doğru kararlar verip, başarıyı çok kısa sürede yakalayabiliyorlar. İşte Mardin’in Kızıltepe İlçesi’nde başlayan ve Payas Beldesi’ne, oradan da Osmaniye’ye kadar uzanan Emin Can’da ne istediğini bilenlerden. Geriye dönüp baktığımda, ‘Önce kendim, sonra çevrem ve ülkem için ne yaptım?’ sorusuna cevap verebilmeliyim” diyerek başladığı serüveni bugün birçok gence ve girişimciye örnek olacak nitelikte.
 
KENDİNİZİ TANITIR MISINIZ?
1973 yılında Mardin’in Kızıltepe İlçesi’nde doğdum. 11 çocuklu ailemin 3. sırasındaki evlatlarıyım. Maddi ve manevi nedenlerden dolayı eğitimime devam edemedim. Bundan dolayıdır ki genç nesillerin eğitimine büyük önem vermekteyim. Evli; 2,5 yaşında erkek çocuğum var.
 
HAYAT MÜCADELESİNE BAŞLAMANIZ NASIL OLDU?
Babam Bedirhan Can, İsdemir’in açılmasıyla amcalarımla ortaklı olarak depo dâhil yaklaşık 50 metrekare büyüklüğünde ticarethane açtılar. Mardin ve yakın illere demir ürünleri satıyorlardı. Yaşım küçük olmasına rağmen dükkâna gider, kısa boyum ve zayıf görüntümle onlara yardım etmeye çalışırdım. İşyerini süpürür, masayı silerdim. Hatta kamyonlara demir yüklenirken sanki gücüm yetecekmiş gibi çalışanlarla birlikte yüklemeye çalışırdım. Okul çıkışında da özellikle dükkâna gider babam ve ortaklarının işyerini kapatmadan önceki hesaplaşmalarını izlerdim. Onların konuşması benim çok ilgimi çekiyordu. Çalışma tempoları, beni hırslandırıyor, geleceğe yönelik hayallere daldırıyordu. Kendi kendime bu işi daha iyi yapacağımı düşünmeye başlıyordum.
 
YANİ BU GÜNLERE GELİŞİNİZİN TEMELİNDE BABANIZIN ETKİSİ OLDU DİYEBİLİR MİYİZ?
Öncelikle belirtmek isterim ki, küçük yaşlarda çeşitli işlerde de çalıştım. 14 yaşında berberde çıraklık yaptım. Tabelacının yanında çalıştım. Eskiden bilgisayar olmadığı için tüm çizimler, boyamalar elle yapılırdı. Mesleki konularda yeteneğim vardı. Hayata erken atılanlardan biriyim.
Ancak Türkçeyi zor konuşan, okuma yazma bilmeyen ve daha sonra askerlikte öğrenen gayretli kişiliğe sahip babam, inanın tüm matematiksel hesapları zihinden yapardı. Matematik öğretmenlerinin bile o kadar hızlı ve pratik hesap yapabileceğini sanmıyorum. Hiçbir hesaplamada da şaşırmıyordu. Onu hayranlıkla izler ve ondan etkilenirdim.
Bu nedenle de çocukken en büyük idealim onlar gibi işyerimin olması ve ticaretle uğraşmaktı. 1993 yılında babam kardeşleriyle olan ortaklıktan ayrıldı ve demir ticarethanesini kendi başına yürütmeye başladı. Ben de ona yardımcı oluyordum. Bir yıl sonra işyerini tek başıma yürütmek istediğimi söyleyerek ticarethanemizi tamamen devraldım. Askerlikten sonra da ağabeyim Mehmet Baki Can ile beraber aynı işyerini birlikte işletmeye başladık.
 
HAYALLERİNİZİ NASIL GERÇEKLEŞTİRDİNİZ?
Tabi eski dönemlerde piyasalar bu kadar hareketli değildi. Teknoloji ileri noktalara ulaşmamıştı. Tüm işler beden gücüyle gerçekleştiriliyordu. Özellikle de yaşadığımız Doğu ve Güneydoğu bölgesi de bu kadar hızlı gelişmemişti. Buna rağmen azimli çalışmamız sayesinde bölgede çok iyi bir müşteri portföyü oluşturmuştuk. İskenderun’dan getirdiğimiz ürünlerin büyük talebi vardı. Pazarımız genişleyince perakendecilikten ürünlerini toptan satan bölgeye hâkim tüccar haline geldik. Kısa sürede işlerimizi, ciromuz büyüttük. 2000 yılında Cansan Ltd. Şti.’yi kurduk.
 
GURBET YOLCULUĞUNUZ NASIL BAŞLADI?
Yakaladığımız büyüme rakamları hayallerimizin de çok üstündeydi. Bu hızlı gelişme karşısında kendi kendime; ‘ Neden hala buralardayım’ diye düşünmeye başladım. İlerlemek, büyümek ve dar imkânlara sahip bölgemin dışına çıkmak istiyordum. Kararımı verdikten sonra da harekete geçtim. Sonunda demirin merkezi olan bölgeye Payas’a gitmek istediğimi ailemle paylaştım. Önceleri karşı çıktılar. Ancak Mardin’de elde ettiğim başarı ve aşırı istekli oluşum nedeniyle, gurbette de aynı başarıyı göstereceğime inandırarak ikna ettim. 2003 yılının Mart ayında da şirketimizin şubesini Payas Beldesi’nde açtım. Küçük bir büro, bir telefon, bir masa, iki üç adet sandalye ile işe başladım. Burada ne kimseyi tanıyordum, ne tecrübem vardı. Sadece önüme çıkan imkânları değerlendirdim. Çoğu zaman da büroda yatıyordum.
 
ÜRETİME İLGİNİZ NE ZAMAN BAŞLADI?
Aslında demirle tanıştığım ilk günden itibaren bunun nasıl üretildiği merakı bende uyanmıştı. Bu soruyu babama yöneltiyordum. O da, ‘topraktan’ derdi, ben de inanırdım. Ama yaşım küçük olmasına rağmen merakım hiç gitmiyordu. Bilgisayar veya farklı kaynaklarımız olmadığı için de araştırma yaparak bilgi sahibi olamıyordum. Her şeye rağmen ilgi alanım içerisinde olan adeta rüyalarıma dahi giren demiri üretmek istiyordum.
 
SONRA NE OLDU?
İçimdeki bu istek ve heyecanla gurbet yolculuğum başladı. Hedeflerim çok büyüktü. Payas’a suyun gözüne geldim. Buraya gelmek benim hayatımın dönüm noktalarından biri oldu. Her geçen gün işlerimin ilerlemesi ile önce çevre illere, sonra da Türkiye geneline yayıldım. Demir pazarlamasında sağladığım güven sayesinde firmamız aranılan markalar arasında yerini aldı. Yakaladığımız performans sayesinde de kabımıza sığmaz duruma geldik. Ekonomik olarak da doyum noktasına ulaşmıştık. Artık hayallerin gerçekleştirilme zamanı gelmişti. Bizlerde elimizi taşın altına sokmalıydık. Tüccarlıkla sınırlanan yaşam felsefemi aşmam gerekiyordu. Tek çare de üretim tesisi kurmak, insanlara iş olanağı yaratmak, yüzümüzü dünyamızın gelişen yönüne çevirmek gerekiyordu. Bu düşüncelerle hareket ederek 2009 yılının 6. ayında da Osmaniye OSB’de henüz bitirilememiş ve öyle bekleyen bir haddehane tesisini satın aldık. Şirketimizin Osmaniye şubesini kurduk. 2011 Şubat ayında da Cansan Metalürji Çelik Üretim ve Haddeleme tesisimizin temelini attık. 12 bin metrekare kapalı olmak üzere toplam 78 bin metrekare alanda 10 ay gibi kısa sürede kurulan tesisimiz 350 kişiye istihdam sağlamaktadır. Burada elektrik ark ocağı vasıtası ile yıllık 800 bin ton kapasiteli, hızı yüksek ve emisyonları azaltılmış en son teknoloji kullanarak yüksek kaliteli 150x150 milimetrekare kesitli 12 metre boyunda çelik kütükler üretilecektir.
Bu yatırımımızın devamında projesi çizilen haddehanemizi 2012 yılının sonuna kadar kuracağız. Haddehanenin devreye alınması ile yıllık 1 milyon ton üretim kapasitesine sahip olmak istiyoruz. Böylece entegre hale geleceğiz. Toplamda 650 kişi istihdam edebileceğiz. Sadece çelikhane bölümünde 350 kişi çalışacak. İlk etap yatırımlarımızın toplamı 130 milyon doları bulacak. Bütün bunların sonunda da yıllık 600 milyon dolar ciro ve 2012 yılı için yüzde 10 büyüme hedeflerimizi de yakalayacağız.
 
YATIRIMLARINIZIN DEVAMI GELECEK Mİ?
Osmaniye OSB’nin 3. etap bölümünden 160 bin metrekare yer tahsis edildi. Burayla ilgili de önemli projelerimiz mevcut. Her iki OSB alanımızda kaliteli çelik, boru profil gibi ürünlerin üretimini yapmayı planlıyoruz. Bu yönde de çalışmalarımız devam ediyor. Kangal haddehanesi, yassı mamul üretimin de yapılabilmesi amacıyla Sıcak Haddehane (slab kontinü) bölümünü de kurarak yatırımlarımızı sürdüreceğiz. Bu işin sonu yok. Piyasalar ne istiyorsa, neye ihtiyacı varsa ona yöneleceğiz. Sanayiciliğe soyunduysanız duramazsınız. Yatırım yaptıkça keyif alıyoruz.
 
GLOBAL KRİZE RAĞMEN YATIRIMLARINIZI NASIL GERÇEKLEŞTİRİYORSUNUZ?
Eğer hesabınızı bilir, araştırmanızı iyi yaparsanız kriz dönemleri bir fırsattır. Dünyanın çeliğe her zaman ihtiyacı var. Demir - çelik, sürekli kendini geliştiren, en son teknolojiyi kullanan ve ülkeye oldukça yüksek katma değer yaratan bir sektör. Özellikle bölgemiz bu sektörde baş aktör olarak yer alıyor. Biz de Dünyanın hala çeliğe aç olduğunu düşünerek yatırımlarımızı gerçekleştiriyoruz. Üreteceğimiz yarı mamullerimizi önce bölgemiz sanayicilerimizin ihtiyaçlarını gidermek için kullanacağız. Ardından da ülkemizin diğer bölgelerindeki sanayicilerimizin ve dış ülke sanayicilerin taleplerini karşılayacağız.
 
GELECEĞE YÖNELİK DÜŞÜNCELERİNİZİ ANLATIR MISINIZ?
Öncelikle bir konuyu anlatmadan geçemeyeceğim. Biz Osmaniye’de yatırıma başlarken 100–150 ton üretim kapasiteli indüksiyon ocağı kurmak istiyorduk. Ama işin içine girince, düşüncelerimiz daha derinleştikçe her şey çok değişti. Günü kurtarmak yerine gelecek günleri düşünerek hareket etmemiz gerektiğini gördük. Yoksa girdiğimiz denizde boğulurduk. Aslında bizim girdiğimiz suların deniz değil, ucu bucağı olmayan okyanus olduğunu anladık. Aceleci davranmadık. 24 ayda projelendirmeyi bitirdik. Kurduğumuz tesisin yüzde 70’ini de kendi öz sermayemizle karşılıyoruz. Cansan şirketimiz, tüm ekibiyle çıtasını, hedeflerini büyük tutarak geleceğe doğru yürümeye devam ediyor. Marka bilinirliği olma yolunda hızla ilerliyor. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde Türkiye’nin 500 Büyük firma sıralamasında ilk 50 içerisinde yer alacağımıza inanıyorum. Tesislerimiz devre girdikten sonra hedeflerimize belirlediğimiz bu süreçten daha önce ulaşacağımıza inanıyorum.
 
SİZE GÖRE MARKA OLMAK NEDİR?
Marka insanın belleğinde, düşüncesinde biten bir konudur. Belleğinde, duygusunda yer eder. Kişilerde bir markadır. Eğer piyasa şartlarına ve taleplerine uygun, kaliteli üretim yapabiliyor ve global hale gelmişseniz, müşterilerinizin güvenini sağlayabiliyorsanız, siz zaten gönüllerde marka olmuşsunuzdur.
 
PEKİ; OKUYAMAMAK SİZDE BURUKLUK YARATIYOR MU?
Bir konuya vurgu yapmadan geçemeyeceğim. Başarı hiç kimseye doğuştan verilmemiştir. Başarı insanın kendine verebileceği en güzel hediyelerden biridir aslında. İlkokul mezunu olsun, lise olsun, üniversite olsun hiç fark etmez önemli olan yakaladığınız başarıdır. Makine mühendisi olup, başka iş yapanlar veya ilkokul mezun olup, başka alanlarda başarılı olan insan sayısı oldukça fazladır. Her insanın yapabileceği bir şeyler vardır. Girişimciliğin bir ruh hali olduğunu ve çok çalışmaktan geçtiğini savunanlardanım. Ben ilkokul mezunuyum Arkadaşlarım beni bunu söylememem konusunda uyarıyorlar Neden söylemeyeyim? Ben buraya geldiysem çalışarak geldim Evet liseyi, üniversiteyi okuyamadım, ama kendimi yetiştirmekte bunu engel olarak görmedim. Tabiî ki okuyamamak benim kalbimde de ince bir burukluk yaratıyor. En azından üniversitenin herhangi bir bölümünü okumak isterdim. Özellikle de günümüzde eğitim çok önemli bir hale gelmiştir. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bakıldığında bile o ülkenin eğitime verdiği önem açıkça görülecektir. Birçok ülke ve kişi elde ettiği imkân ve başarıyı eğitime borçludur. Eğitim insanın bilerek düşünce üretmesine ve yaratıcılığa yönelmesine imkân verir. İnsanın kafasındaki kalıpları kırmasına ve dünyaya daha esnek ve geniş açıdan bakmasını sağlar.
 
ONUN İÇİN Mİ; SİZİ İŞADAMLIĞINIZIN YANINDA EĞİTİM YATIRIMLARINIZLA TANIYORUZ. EĞİTİM YATIRIMLARI SİZİ MUTLU EDİYOR ANLAŞILAN…
Şartlar nedeniyle doğru dürüst okul yüzü görmedik. Eğitime bu yüzden çok önem veriyorum. Şuna inanıyorum ki, başka insanların mutluluğu için çalıştığınız zaman o insanların mutluluğunu görünce insan daha mutlu oluyor. Çünkü mutluluk sadece para kazanmak ya da bir yerlere gelmekte değildir. İnsanlar size güvenmedikten, saygı duymadıktan sonra dünyanın en zengin insanı olsanız neye yarar? Unutmayın ki başarı merdivenlerini çıkmak çok zordur fakat inmesi o kadar kolaydır ki, göz açıp kapatıncaya kadar kendinizi aşağılarda bulabilirsiniz. Durum böyle olunca etrafınızdaki insanların size karşı güveni, saygısı yok ise başarısız olduğunuz zaman yalnız kalacağınız anlamına gelir… Bu dünyadan göçüp gittiğinizde arkanızda kalıcı eserler bırakmanız gerekiyor. Toplumda yaraları sarmak için her şeyi devletten bekleyemezsin. Biz de artık sisteme dâhiliz. Yaraların sarılmasına destek olmalıyız. Bu düşünceyle hareket ederek Osmaniye Valiliği’nin, “Babası Yapsın Çocuğu Okusun, Dedesi Yapsın Torunu Okusun, Ülkesi Mutlu Olsun” sloganlarıyla başlattığı eğitim kampanyası çerçevesinde Osmaniye ilimizde modern bir Ana Sınıfını inşa ederek Milli Eğitim Bakanlığı’na devrettik. Ayrıca özel bir proje ile Bahçe İlçesi’nde 22 derslikli, 470 öğrenci kapasiteli Cansan İlköğretim Okulu inşa ederken, Düziçi İlçesi’nde de 18 derslikli modern bir ilköğretim okulu yaptırıyoruz.
Eğitime, daha doğrusu doğrudan insanlara yapılan bu yatırımlarımızla çocuklarımız modern ve tam donanımlı okullarda eğitimlerine devam etmeleri sağlanmıştır. Eğitime yönelik desteğimizi sürdürerek bundan sonra da devam ettireceğiz. İnsanlığa hizmette bulunmak güzel bir duygu.
 
BAŞARI FORMÜLÜNÜZ NEDİR?
Hiçbir zaman acele edip yanlış kararlar vermedim. Bunun için de ne yapıyorsam onu en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Bir iş yaparken o işin en iyi olanlarıyla çalışmayı tercih ediyorum. Ben bu hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inananlardanım. Çünkü fırsatları siz yaratıyorsunuz.
Bana göre, insan hayatında başlangıç ve sonlanma noktaları vardır. Sona geldiğinizde geriye dönüp bakarsınız. ‘Önce kendim, sonra çevrem, daha sonra da ülkem için ne yaptım?’ sorularına cevap vermek gerekir. Kişi yapacağı iş de bütün bu sorulara yanıt verebilmelidir. Bir de insanların içinde taşıdığı hırs ve istek önemli. Sanayici, iş adamı olmak gerçekten çok büyük sorumluluk isteyen bir maratondur.
Gelişmenin, başarıyı yakalamanın bir başka ön koşulu da yaratıcı fikirlere ve hayal gücüne sahip olmaktır. Dünyayı değiştiren her şey bir zamanlar hayaldi... Dünyayı hayallerinin peşinden gitmeye gücü olanlar değiştirdi. Hayalleriyle büyük bir başarıya imza atanlar, milyonlarca kişiye de ilham kaynağı oluyor. Bunu azmi ve hayalleri olan herkes yapabilir. 'Ticaret ahlakımız nesillerimize bırakacağımız en önemli mirastır' felsefesinden bugüne kadar hiç bir şekilde ayrılmamız, prensiplerimizden taviz vermememizde şirketimizi başarıya ulaştırmaktadır. Nerden geldiğimizi de çok iyi bilenlerdeniz.
 
GELECEĞİN GENÇ GİRİŞİMCİLERİNE ÖNERİLERİNİZ NELERDİR?
Gençliğin en heyecanlı döneminde belki de çocuk yaşlarda herkesin hayalini kurduğu ve kendini görmek istediği bir yer vardır kariyerinde. Ulaşılır, ulaşılmaz ama hayatın ne getireceği de belli olmaz. Zira hayat ya başarı örnekleriyle doludur ya da ’keşke’lerle. Eğer girişimcilik hayallerinin peşinden gitmekten korkarsalar “keşke” deyip iç çekenlerden olurlar. Bunun en önemli nedeni de becerilerimizin yetersiz olduğunu düşünmemiz değil, başarısız olursak başkalarının hakkımızda olumsuz düşüneceklerinden endişe duymamızdır. Başkalarının bizimle ilgili düşüncelerini o kadar çok önemsiyoruz ki, endişelerimiz hareketlerimizi engelleyen bir korku haline geliyor. Korkularımız da hayallerimizin çok uzaklarda olduğunu zannetmemize yol açıyor. Oysa korkularımızı biraz bastırdığımızda ya da onlardan tamamen kurtulduğumuzda cesaret ortaya çıkar. Bu nedenle bir işi yapmak istediğimiz de sandığımızdan çok daha fazla olanağa sahip olsak da bazen kendimizi geri çekeriz, sınırı geçmeden kenarda dururuz. Girişimci adaylarımız ruhlarında bulunan, onları harekete geçiren, hedeflerinin peşinden gitmelerini sağlayan yaratıcı güç olan cesaret özelliklerini harekete geçirmelidirler. Çünkü cesaret özelliklerini harekete geçirmeden nereye gidebileceklerini bilemezler. Cesaretleri sayesinde daha önce mümkün olabileceğini düşünmedikleri şeyleri yapabilirler.
Çocukluk hayallerine kavuşanların, başladıkları nokta ile geldikleri nokta arasında büyük fark olanların yaşam öykülerini incelediğimizde göreceğiz ki; “iyi ki yılmadan mücadele vermişim de hayallerini kurduğum kariyer basamaklarında ulaşmak istediğimiz noktalara gelmişim’ demeleridir. Bir de her zaman başarılı insanları model olarak alsınlar. Ben bunu yapmaya çalıştım. Bu stratejim, hedef çıtamı yükseklerde tutmamı, işimi sevmemi, saygı duymamı sağlamıştır.
 
SON OLARAK NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Değişimden benim anladığım farklılık, yenilenme. Başarı da itibar ve güven. Yüksek itibarın beraberinde getirdiği saygınlık, inanç ve güven tüm işleri kolaylaştırır, engelleri ortadan kaldırır. Başarı ve değişimle birlikte iş dünyası olarak bizlerin her gün her yaptığımız işin hesabını topluma vermek zorunda olduğumuzu anladım. Çevremdekilerin benden daha değerli olduğunu kavradım. Ekip ruhunun başarısına şahit oldum. Hayattan aldığım en büyük ders insanın güzel şeyler yapmak isterse ve azmederse yapabileceğini öğrenmek oldu.
Yine başarımızdaki felsefenin temelinde sanayileşmiş, kültürlü ve güçlü bir ülke oluşturabilme anlayışı yatmaktadır. O zaman bu ülkedeki bütün çocukların hayatları garanti altına alınmış oluruz. Hiç bir fabrika, işletme bizlerin değildir. Hepsi milletindir. Biz bu felsefe üzerinde başarıya ulaştık. Özü budur.
Kısacası, iyilik de kötülük de içimizde ama hangisini daha çok beslerseniz o büyür. Biz de kalbimiz de iyiliği büyütmeye çalışıyoruz. İşin büyüğü, küçüğü olmadığını da öğrendik. Yaptığınız işi küçümsemeden yaparsanız bulunduğunuz yerde fark edilirsiniz. Kısacası insan kendi kapısını kendisi açar.
 
 

Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
 
son gelişmeler
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet