Skip Navigation Links
Enerjisa-Toroslar

İhanetin Gölgesinde

Yaşam uzun soluklu bir maratondur. Herkes de maraton koşmayı sevmez.

seda ağçam

Gazete Köşesi   A+a-

seda ağçamseda ağçam 
seda@8gunhabercom
Bu sebepten ötürü bazı insanlar hayatına hile hurda katarak kestirme yoldan yaşamak ister ömrünü. Hayatın virajlı yollarında hızınızı tam almış gidiyorken kendinizi çıkmaz sokakta bulursanız, o insanların ihanetiyle tanışmışsınız demektir.
 
Güven duygusu, insan ilişkilerinde temeli oluşturur. Güven üzerine inşa edilmemiş hiçbir ilişki uzun ömürlü olamaz. Nasıl ki masanın dengede kalması için belirli sayıda ayağa ihtiyacı varsa ilişkilerde de saygı, sevgi ve güven üçlüsüne ihtiyaç vardır. Günümüzde bu üçlüden en çok güven duygumuzu intihara sürükledik. Olur, olmaz işlerle onu yıprattık ve en sonunda güven dediğimiz duygu yerini güvensizliğe bırakıp gitti. Sonra da sen neden bana güvenmiyorsun diye soran insanların aslında güvenimizin katilleri olduklarını öğrendik. Bunu öğrendiğimiz günden beri eskisi gibi olamadık istesek de hep bir şeyler yarım kaldı.
 
Güven duygumuz bebeklikten itibaren annemizle kurduğumuz bağla hayatımıza girer. Hayatta ilk güvendiğimiz kişi annelerimiz. Zamanla hayatımıza aldığımız her insana karşı gösterdiğimiz güven annemizle aramızdaki güvenin yansıması olarak bizleri etkiler. Annesini erken yaşta kaybeden bireyler ileride güven problemi yaşayarak insan ilişkilerinde daima baskıcı tavırlar sergiler. Peki, baskıcı tavırlar sergileyen yalnızca erken yaşta ailesini kaybeden insanlar mı? Elbette hayır.
 
İlişkilerimiz güven limanında demirlemişken, rüzgar ters yönden eser ve hayatımız alabora olur birden. Neden mi? Çünkü ihanete uğramışızdır. İhanetin soğuk çehresi iliklerimize kadar dondurmuştur bizi. Gerçek tüm çıplaklığıyla karşımızda dururken, ellerimizle yüzümüzü kapatmaya çalışırız. Ama unuttuğumuz bir şey var. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
 
İhanet öyle bir yaradır ki siz tam iyileşti zannederken yeniden kanar. Canınız çekiliyormuş gibi hissedersiniz. Dünyanın oksijeni nefes almanıza yardımcı olmaz. Bu durum ta ki başınıza geleni kabullenene kadar sürermiş. Hiç kimse veya hiçbir şey ihanete uğradığınız kadar acıtmazmış canınızı. Takdir-i ilahi diye nitelendirdiğimiz olaylara alışma süreci daha az sancılı geçiyormuş. Çünkü insan iradesinin sınırlarını orada çizebiliyor. Fakat insanın insanı ihanete uğratması kabul edilir şey değil doğrusu. Yaşanan travmayı üzerinden atmak hiç de sanıldığı kadar kolay olmuyor. İhanete uğrayanlar ondan sonraki dönemlerde daha baskıcı, her şeyi kontrol altında tutma, emin olmak için sürekli araştırma gibi davranışlarda bulunurlar. Bu yaşananlar tamamen kırılan güvenimizin bize yaşattığı sendromlardır. Bukowski’nin de dediği gibi ‘Güvensiz kalplerimizi karaktersiz insanlara borçluyuz.’
 
Çağımızın vebası olan ihaneti her gün her köşe başında görmeniz mümkündür. Zira kendisi çirkin olmasına rağmen maskeler altında şöhretini devam ettirmekle meşgul. Aldatılmanın acısını yaşayanlara sorun. Eminim ölümü yeğ tutacaklardır. Öyle bir şey ki etinizi cımbızla çimdikliyorlarmış gibi hislere kapılıyor ve ilişkilerden ağır yaralı olarak çıkıyorsunuz. Öldürmüyor resmen süründürüyor. İçinizden Allah’ım neden ben diye geçirseniz de tren çoktan kaçmıştır. İhanete uğramak için herhangi bir insan olmanız yeterli çünkü etraf kötülüklerin prim yaptığına inandırmışken bizleri, yüreğinizi temiz tutmanın cezasız kalacağını mı sanıyorsunuz? Sizi bilmem ama ben iyilerin mutlu olduğunu görmedim. Fakat iyi kalmaktan da geri durmadım. Yaşanan her şey yaşandığı zamanda şiddetlidir. O yüzden sahip olduğunuz duyguların baskısı karamsarlığa düşürmesin sizi. Takın zamanı kolunuza iyi gelsin yüreğinize.
 
Herkes hayatında birilerinin ihanetine uğramış, kalbi paramparça olmuştur. Mühim olan kırıklara rağmen parçaları birleştirip yola devam etmektir. Yara ala ala en sonunda öleceksiniz zaten neden toparlanmak yerine hayatınıza bir de siz ihanet ediyorsunuz? Kalkın ve devam edin. Hayat sizi her defasında yere serse de orada kalmayın. Çünkü siz halı değilsiniz. Anlıyorum sizi Shakespeare’ de anlamış olacak ki ‘Güven ruh gibidir terk ettiği bedene bir daha geri dönmez demiş.’ Ne kadar ihanete uğramış olsak da yeni ilişkilerin başlaması için güven duymaya ihtiyacımız var. Fakat her zaman temkinli olmakta fayda var. Eşeğinizi sağlam kazığa bağladıktan daha az acı çekersiniz. En başta kendinize güveniniz. Daha sonra başkalarına. Başkaları sizi üzecek olursa, kendinizi teselli edecek güveni kendinizde bulmalısınız. Güvendiğiniz dağlara kar yağmışsa yazı beklemeyin karların erimesi için. Yüreğinizdeki sıcaklık onun üstesinden gelmeye yeter de artar bile. İhanetin gölgesinde dinlenmek isteyenler cehennem sıcağını hak edenlerdir bana göre. Emine Supçin güven için mğthiş bir tespitte bulunmuş.
 
Dinle Küçüğüm: Ağaca güvenebilirsin. Bilirsin ki elma ağacı elma verir, erik değil. Hayvanlara güvenebilirsin; çünkü aslan aslan gibi davranır maymunluk etmez. Ama insana güvenemezsin; zira o yüzüne gülümserken arkasında hançer gizleyebilen tek yaratıktır.
 
Mevlana ile bitirelim o zaman Üzülme! Öldüğünde arkandan son kez kazacaklar kuyunu. O yüzden neden ben diye soracağına nasıl yapmalıyım diye sormalı ve kendine ihanet etmemelisin. Kalın sağlıcakla..
 
 
Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
makale kategorileri
öne çıkanlar