Skip Navigation Links

İrticayla, AKP'yle Ve Fetoş'la Mücadele Planının Neresi Suç ?

Milli Güvenlik Kurulunun yıllardan bu yana aldığı tüm kararlarda Türkiye Cumhuriyetine yönelik en önemli iki tehditten dem

Gazete Köşesi   A+a-

Milli Güvenlik Kurulunun yıllardan bu yana aldığı tüm kararlarda Türkiye Cumhuriyetine yönelik en önemli iki tehditten dem vurulur, bölücülük ve irtica faaliyetleri. Ve her kararda bu iki tehlikeye karşı mücadele verilmesinin önemine işaret edilir, böylece ilgililere de görev verilmiş olur.
Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmaya, halkın gözündeki haklı itibarını zedelemeye, zedelemek ne kelime, yok etmeye and içmiş, ABD-Fetoş-AKP troykasının her yönlü desteğiyle yayın hayatına sokulan, varoluş nedeni TSK'ya taarruz olan Taraf adlı “matbu evrak”ta başlatılan ve ismi kasıtlı olarak “AKP ve Fettullah Gülen'i bitirme belgesi” diye lanse edilen bir düzmece belgeyle ilgili aylardır sürdürülen o aşağılık propagandayı hayretle izliyorsunuzdur.
Nereden beslendiği net olarak bilinmeyen, aslında AB-ABD fonları, örtülü ödenek, Fetoşçu sermaye olduğu bilinen Taraf varakasının bu son iğrenç atağı kamuoyunda yankı yaratmış, böylece istenen hedef tutturulmuştur. (Diğer basılı kağıt ta Zaman gazetesidir bayi satışı 35 bini bulmayan bu ceride her gün, evet her gün 600 bin adet basılıp bedava dağıtılmaktadır, bu denli büyük bir finansmanın nasıl sağlandığını akıl-havsala almaz, 4-5 sayfalık bir gazeteyi binbir zorlukla çıkaran bizler, 20-25 sayfalık renkli baskılı günlük 600 bin adet basılan bir gazetenin maliyetini hesap dahi edemeyiz.)
Evet, Taraf tetikçiliğini yapmış, kamuoyunu olumsuz olarak hareketlendirmiş; ekonomi gibi, işsizlik, yoksulluk gibi te-mel konuları gündemden düşürtürken hem iktidarı rahatlatmış, hem de kuruluş amacı olan TSK'yı psikolojik olarak teslim alma hedefinde bir nebze de olsa ilerleme sağlamıştır.
İşbirlikçi-satılmış blokun ve onların varakparelerinin ve ekranlarının bu atakları soysuzluklarının doğal sonucudur da ben TSK'nın bu saldırıyı niye pasif bir biçimde, savunma durumuna girerek karşılamaya çalıştığını pek anlayamadım.
İrtica ile mücadele Milli Güvenlik Strateji Belgesinde -bölücülükle birlikte- net olarak yeralmaktadır, yani bu yönde belge hazırlamak, istihbarat yapmak, karşı operasyon düzenlemek, kontra psikolojik harekat yapmak zaten ve aslen TSK'nın görevidir, çok çok “bu belge bizim değildir, ama olsa da bir şey ifade etmez, bizi darbeci kılmaz, bu bizim işimiz, görevimizdir!” diyemedi ve konu sahte-gerçek belge, ıslak-kuru imza muhabbeti üzerinde yoğunlaşınca satılmışların, AB-D finolarının tuzağına düşülmüş oldu.
TSK'ne “sen nasıl böyle belge hazırlarsın?” diye sormak, MİT'e “niye istihbarati faaliyetlerinde bulunuyorsunuz?” diye sormaya benzer… “Ulan dingildekler, bu kuruluşların asli görevleri budur zaten” demek neden akıldan geçmez?
Üstelik Anayasa Mahkemesi kararıyla irticai faaliyetlerinin odağı olduğu tescil edilmiş ve mahkeme başkanı Haşim Kılıç'ın kıvrak bir manevrasıyla kapatılmaktan kurtulmuş bir partinin mevcudiyetiyle mücadele etmenin neresi suç? Bu bir eroin kaçakçısının faaliyetlerinin suç olduğunu mahkeme kararıyla saptayıp ona ceza vermek bir yana, kaçakçılığına göz yummak gibi bir şey olmaz mı?
Biz TSK'ya, bir Avrupalı, bir Amerikalının kendi silahlı kuvvetlerine baktıkları gözle bakamayız. Ordu bizim tarihimizde hep kurucu, yönlendirici unsurdur, tarihi de 2500 yıl öncesine gider. Selçuklu, Osmanlı dönemini de geçelim, Osmanlı'nın bitiş döneminde de ordu çok önemli görevler üstlenmiş, Kurtuluş Savaşının müjdecisi Çanakkale Savaşlarını kazanmış, Kurtuluş Savaşını yapmış ve Cumhuriyet'i kurmuştur, sıradan bir ordu değildir ve olamaz!
Bu nedenle TSK bizde be-irleyici unsurların başında gelir, aydınlanmamızın meşalesi olmuştur, sosyolojik anlamda hiçbir standart ordu şablonuna uymaz, gelenekleri ile kalıcı ve güven verici bir unsurdur.
Ama ülkeyi öyle bir hale getirdiler ki AKP'nin tüm anti-demokratik uygulamalarını desteklemek “demokratik” olurken TSK'ni, milli devleti, üniter devleti Cumhuriyet'i savunmak “darbecilik” addedilir oldu.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir iktidar AKP iktidarı kadar dışa bağımlı, gayrımilli, komisyoncu, tokatçı olmamıştır ve inşallah ta olmayacaktır tabii bu güruh gidene kadar ayakta kalabilirsek.
Biraz ümitsiz gibi göründüm galiba ama o zaman şu sorumun cevabını verin:
“ABD karşıtlığı yüzde 90'larda gezen dünyanın en anti-Amerikancı halkı dünyanın en Amerikancı iktidarına nasıl yüzde 47 oy verir?”
Bir gariplik var ama…
 

Diğer tüm yazıları için buraya tıklayın!
Adınız
:
Mail
:
Mesajınız
:
Bu içeriğe ilk siz yorum yapın!
yazar'ın diğer yazıları
makale kategorileri
ramazan bayrami 
öne çıkanlar
deneme bonusu güncel giriş supertotobet